Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Lideri Adem Yıldırım, 117 kişinin vefat ettiği, binlerce binanın hasar gördüğü İzmir zelzelesinin akabinde 100’ün üzerinde okulun şu an kullanılamaz halde olduğunu belirterek, 2022-2023 eğitim-öğretim yılına az bir müddet kala bu okul binalarının yine inşası konusunda hiçbir hareketlilik olmadığına dikkat çekti. Yıldırım, “Hem İzmir’i hem Türkiye’yi eğitimde bir kaos bekliyor. Ulusal eğitime kaynak ayırmakta zorlanan bakanlık, özel okullardaki öğrencilere teşvik konusunda bonkör davranırken, tarikatlara, cemaatlere, vakıflara, Maarif Vakfı’na kaynak bulurken, anayasal bir hak olan fiyatsız eğitimi sağlıklı şartlarda yürütebilmek ismine kendi okullarına ne kaynak yaratmıştır ne işçi muhtaçlığını gidermiştir” dedi.
Yeni eğitim öğretim devrine kısa bir müddet kala, 30 Ekim 2020 zelzelesinde 117 kişinin hayatını kaybettiği ve binlerce binanın hasar gördüğü İzmir’de okul derdi yaşanıyor. Zelzele öncesinde ve sonrasında boşaltılan 100’ün üzerinde okul binasının şu an kullanılamaz halde olduğunu aktaran Eğitim- İş İzmir 1 No’lu Şube Lideri Adem Yıldırım, ANKA Haber Ajansı’na şu değerlendirmelerde bulundu:
‘İKİLİ EĞİTİMİN ÖNÜNÜ AÇTILAR’
“Aslında zelzele öncesine gitmek lazım. Öncesinde de yer yer bu mevzuyu gündeme taşıdık. Zira İzmir’deki kamu kurumlarının birçok eskiydi, okullar da eskiydi. Bunların birçoğunun sarsıntıya dayanıksız olduğunu biliyorduk. Bize gelen bilgiler vardı. 30 Ekim zelzelesinden sonra bu biraz somutlaştı. Çabucak ardından binaların dayanıklılıkları ölçüldü. Ve dayanıksız olanlar ya güçlendirilme ismine ya da yıkılıp yine yapılma ismine boşaltıldı. 2021- 2022 eğitim öğretim yılına başlarken İzmir’deki sayının 100’ün üzerinde olduğunu biliyoruz. Ve bu müddet içinde bu boşaltılan okullar bir öteki okulun bünyesinde ikili eğitim faaliyeti ile birleştirilerek eğitim öğretim hayatlarına devam ettiler. Sabahçı-öğlenci uygulamaları ortaya çıktı. Yani sayın bakan, sayın yetkililer yıllardır ‘ikili eğitimi bitireceğiz’ derken İzmir’de sarsıntı sonrası bu somut durumdan hareketle ikili eğitimin önünü açtılar. Son devirde bizim baktığımız, incelediğimiz bu okulların birçoğu yıkılmış olmakla birlikte yerine yenilerinin inşa evresinin ya çok yavaş gittiğini ya hiç başlamadığını gözlemliyoruz. Bununla ilgili somut örnekler de verilebilir. İsim isim söylenebilir. Mesela Şirinyer Ertuğrul Gazi Anadolu Lisesi üç bloktan oluşuyordu. Dayanıksız olduğu raporu ortaya çıkınca iki blok yıkıldı. Bir blokta bu sene, koskoca Anadolu lisesinin öğrencileri 50 kişilik sınıflarda, ne kadar sağlam olup olmadığı da tartışma konusu olan bir binada eğitim öğretim faaliyetlerine devam etmek zorunda kaldılar.”
‘EĞİTİMDEKİ FIRSAT EŞİTLİĞİNİ YOK EDİYORUZ’
Yıldırım, okullarda pandemi tedbirlerinin de gereğince alınmadığını vurgularken, şöyle konuştu: “Salgın bitmedi, devam ediyor. Salgın şartlarında, kâfi çalışanı bulunmayan, paklık muhtaçlıkları giderilmeyen, kalabalık sınıflarda ya da birleştirilmiş okullarda eğitim öğretim faaliyeti devam etti. Pekala bir periyodu kapatırken, önümüzdeki 2022-2023 eğitim öğretim yılına ne kadar hazırız? Bunu da hiç başlamayan inşaatları görünce hazır olmadığımızın bir öngörüsü olarak düşünüyoruz. Bunlar bizim için nitekim huzursuz edici. Zira eğitimdeki fırsat eşitliğini yok ediyoruz. Kalabalık sınıflarda, havalandırmanın mümkün olmadığı, paklığın yeteri kadar yapılmadığı şartlarda bir ortada eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmek bizim için telaş verici bir noktada.”
‘SAĞLIKLI EĞİTİM ŞARTLARINI ORTADAN KALDIRACAK’
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni devir için hazırlıklarının yetersiz olduğunu lisana getiren Adem Yıldırım, şunları söyledi: “Geçtiğimiz yılı değerlendirirken, Eğitim-İş Genel Merkezi olarak Ulusal Eğitim Bakanlığı’na bir karne verdik. Ve bu karnenin hepsi sıfırlarla doluydu. Artık önümüzdeki iki aylık süreçte bakanlığın hazırlıklarını ne kadar acilen gerçekleştirebileceğini, muhtaçlığa yanıt verebileceğini düşündüğümüzde de bu mevzuda ne yazık ki telaşlarımız artıyor. Zira somut uygulamalar, önümüzdeki yıla da hazır bir bakanlık olduğu, eğitim topluluğunun hazırlandığı konusunda kaygılarımızı artırıyor. 3 ayda bu okullarda hangisinin temeli atılacak ve bitirilecek. Şu ana kadar hiç kazma vurulmayan, bir tane dahi kazık çakılmayan, inşaatı başlamamış ya da ihale süreci tamamlanmamış yerler var, bomboş. Yıkılmış binalar, dümdüz arazi biçiminde. Bunları 3 ayda hangi inşaat yüklenicisinin yetiştireceği konusunda tasalar hakim. Hasebiyle 2022-2023 eğitim-öğretim yılının da bizim için sancılı bir yıl olacağını, geçmişten çok farklı olmayacağını, yeniden ikili eğitime devam eden, tıpkı binada iki- üç- dört tane kurumun olduğu, eğitim öğretim faaliyetine devam eden okullar olduğunu gözlemleyeceğiz. Ki bu hakikaten sağlıklı eğitim şartlarını ortadan kaldıracak üzere görünüyor. Hem İzmir’i hem Türkiye’yi eğitimde bir kaos bekliyor. Nedeni çok kolay. Ulusal eğitime kaynak ayırmakta zorlanan bakanlık, özel okullardaki öğrencilere teşvik konusunda bonkör davranırken, tarikatlara, cemaatlere, vakıflara, Maarif Vakfı’na kaynak bulurken, anayasal bir hak olan fiyatsız eğitimi sağlıklı şartlarda yürütebilmek ismine kendi okullarına ne kaynak yaratmıştır ne işçi muhtaçlığını gidermiştir ne de meselelerin tahlili noktasında önemli bir irade ortaya koymuştur. Buradan hareketle, bugüne kadarki deneyimlerimiz, bizi çok önemli bir kaosun önümüzdeki eğitim öğretim yılında hem İzmir’de hem de Türkiye’de beklediğinin en net göstergesidir.” (HABER MERKEZİ)