Edirne Cezaevi’nde 5 yılı aşkın müddettir tutuklu bulunan HDP’nin evvelki periyot eş genel liderlerinden Selahattin Demirtaş, ‘Kürt probleminin er ya da geç diyalog ve müzakere formülüyle, barış içinde çözüleceğini” belirterek, seçim öncesi gündeme getirilecek adımlar konusunda değerlendirmelerde bulundu. Şu an da AK Parti’nin ‘çözüm niyeti de kapasitesi de’ olmadığını vurgulayan Demirtaş, “HDP tabanı da Kürt seçmen de tecrübeli, şuurlu, politik ve örgütlü bir güçtür. Neyin ne olduğunu çok güzel bilir” dedi.
Yeni Ömür gazetesi için ‘Yeni tahlil süreci’ başlıklı yazı kaleme alan Demirtaş, “Benim gözümden durum budur” diyerek, şu değerlendirmede bulundu:
Olacak mı? Elbette olacak. Kürt sorunu er ya da geç, diyalog ve müzakere metoduyla, barış içinde çözülecek.
Bunu, bugünlerde tekrar ısıtılan tahlil söylentilerine bakarak değil, ilkesel bir yaklaşım olarak belirtiyorum.
AKP’nin bir tahlil arayışında olmadığını, tam bilakis bir çözülme süreci yaşadığını en net biçimde Sayın Pervin Buldan, son Meclis küme toplantısında tabir etti.
Tecride karşı Gemlik yürüyüşü ve sonrasında İmralı’da görüşmeye müsaade verileceği söylentisiyle birlikte ağır bir tartışma başladı.
Acaba Öcalan’dan seçime yönelik bir mektup mu gelecek? HDP ile AKP yakınlaşacak mı? Tahlil süreci yine mi başlıyor? Kürtler seçimde tarafsız mı kalacaklar?
Bu ve gibisi sorular ile çeşit çeşit cevaplar peş peşe sıralandı.
HDP’den yapılan açıklamalar yerli yerinde ve açıklayıcı olmasına karşın, aşikâr ki tartışmalar bitmeyecek. Ziyanı yok, herkes tartışabilir hatta tartışılmasında fayda var. Bununla birlikte, kimi gerçekleri ortaya koyup tespitler yapmadan yürütülecek tartışmalar yanlışsız sonuçlar doğurmaz.
Nedir bunlar, sırayla gidelim.
*Tecrit, hukuk ve ahlak dışı bir azap sistemidir. Tecridi savunmak işkenceyi savunmaktır. Cezaevindeki herkes üzere Sayın Öcalan’ın da ailesi ve avukatlarıyla yasalar çerçevesinde görüşme hakkı vardır. “Tecrit kaldırılsın” demek ne hatadır ne de yanlıştır. Zıddını savunmak ahlak dışıdır ve suça ortak olmaktır.
*Tecrit siyaseten de yanlıştır. Öcalan’ın konuşabilmesi çatışmayı değil, tahlil mümkünlüğünü büyütür. Bunu her fırsatta tekraren denediğine, barış davetleri yaptığına şahit olmadık mı?
*Çözüm sürecine karşı çıkmak açık açık savaş taraftarlığıdır. Tahlil sürecinden lanetli bir öcü üzere kelam etmek ömrü değil, mevti savunmak demektir. Bununla birlikte, tahlil sürecinin metodunu, yolunu ve yordamını eleştirmek, teklifler yapmak herkesin hakkıdır.
*Öcalan’ı AKP’ye takviye veriyor ya da verecek üzere göstermek katiyetle yanlıştır, haksızlıktır. Sayın Öcalan, barış için en küçük bir imkanı bile kıymetlendirmekten geri durmaz. Bunun yanı sıra, barış umutlarını bir seçime kurban etmeyecek kadar da tecrübelidir.
*Öcalan bugüne kadar HDP’ye tek bir talimat bile vermedi, vermez. Bu türlü bir stili yoktur. Münasebetleriyle birlikte teklifte bulunur, davet yapar. Bu teklifleri ve davetleri her siyasi partinin yetkili organlarında kesinlikle gündeme geldiği üzere HDP’de de ciddiyetle ele alınır, kıymetlendirilir lakin karar organı da irade de HDP idaresidir.
*Türkiye hudutlarının içinde ve dışında çatışma durumuna dair en tesirli barış kurucu aktör Öcalan’dır. Kendisinin takviyesi ve katkısı olmadan barış yolunda aralık kat edilemez. PKK, Öcalan’dan öteki hiç kimseyi dikkate almaz.
*Demokratikleşmenin ve sonuncu tahlilin adresi TBMM’dir. Burada da muhatap, HDP ile birlikte tüm siyasi partiler ve toplumun kendisidir.
*Şu anda AKP’nin tahlil niyeti de kapasitesi de niteliği de yoktur. Gırtlağına kadar adaletsizliğe, zulme, yolsuzluklara batmış, çözülme süreci yaşayan, tükenmekte olan zayıf bir iradedir AKP. Atacağı her adım, küçük ve ucuz seçim hesaplarından öte mana taşımaz.
*HDP tabanı da Kürt seçmen de tecrübeli, şuurlu, politik ve örgütlü bir güçtür. Neyin ne olduğunu çok güzel bilir, nasıl davranacağını da günü geldiğinde ortaya koyar. Kandırmaya, baş karıştırmaya dönük AKP’den gelecek her atılım, halkın iradesine çarpıp geri döner.
*AKP yeni bir tahlil süreci başlatır mı başlatmaz mı yoksa bu bir oyun mudur değil midir biçimindeki spekülatif tartışmalara girmek yerine, muhalefetin Kürt meselesinde kendi tahlil stratejisini ortaya koyması daha gerçek olur. Muhalefet bunu yapmadığı sürece iktidar Kürt meselesini ve tahlil sürecini istismar etmeyi sürdürecektir. Kast ettiğim şey, AKP ile birlikte yeni bir tahlil süreci değil, seçimden sonra iş başına gelirlerse muhalefetin nasıl bir tahlil önerdiklerini ana sınırlarıyla şimdiden ortaya koymalarıdır. Kürt sorunu Türkiye’nin birliği ve barış içinde çözülecekse HDP dahil tüm muhalefetin şimdiden ortak bir tahlil stratejisinde uzlaşmaları, Türkiye’nin geleceği açısından çok gerekli ve değerlidir.
Benim gözümden durum budur.”